Makaleler

    Adalet Bakanlığı ile Aile ve Sosyal Politikalar Bakanlığı, nafaka meselesini ortak gündemine alarak  “Yoksulluk nafakası”nı, koşulları olması halinde “en az 1 yıl” ve “en çok 5 yıl ile sınırlandırmayı” tartışıyor.

    Çocuksuz boşanmalara en fazla 1 yıl, çocuklu boşanmalara da yine dava açılış tarihinden itibaren yani tedbir nafakası süresi dâhil olmak üzere 3 ya da en fazla 5 yıl yoksulluk nafakası verilmesinin planlandığı söylentiler arasında. Ancak nafaka süresine dönük alternatifli çalışma yürütülüyor. Bakanlık yetkilileri, çalışmayan, sosyo-ekonomik durumu zayıf kadını mağdur etmeyecek hakkaniyete uygun bir düzenleme yapılması için çalışma yürütüldüğünü belirtmesine rağmen TBMM Boşanmaları Önlenme Komisyonu raporunda “kadınlar nafakadan güç alıp boşanabiliyor” diyerek konuya ne taraftan baktığını apaçık ortaya koymuştu.

     Diğer yandan change.org’ta başlatılan ‘Süresiz Yoksulluk Nafakasının Süreli Olması Sosyal Devlet Anlayışının Gereğidir.’ başlıklı ‘Süresiz Köleliğe Son Verin’ sloganıyla imzaya sunulan kampanya mevcut düzenlemenin insan haklarına, sosyal devlet ilkesine ve Anayasa’ya aykırı olduğundan dem vurarak boşanan eşler açısından mağduriyetlere sebep olduğu belirtilmiş. Planlanan değişiklik tartışmalarının fitilini ateşleyen ve 10.000 imzacıyı hedefleyen bu kampanyada şu ana kadar 8.500 civarında imzacı bulunmuş durumda.

      Henüz tasarı bile ortalıklarda görünmezken, değişikliğin rüzgarı tartışmaları başlatmaya yeterli olmuş görünüyor. Son zamanlardaki artan boşanma oranlarını ve boşanma kurumunun toplum gündemindeki yerini göz önünde bulundurduğumuzda, bu değişikliğin getirmiş olduğu tartışmaların hukukçular cenahıyla sınırlı kalmayacağı açık. Kadın örgütleri ve çeşitli sivil toplum örgütleri meselenin peşine düşmüş durumdalar. Daha şimdiden değişikliğin, kadınların hakları gözetilerek mi yoksa boşanmak isteyen kadına caydırıcı unsurlar getirmesi için mi olduğu yönünde iki ayrı görüş temelinden, tartışmalar başlamış görünüyor.

     Peki bu kadar tartışmalara sebep olan mevcut nafaka düzenlemesi nedir ?

Yoksulluk Nafakası

Madde 175- Boşanma yüzünden yoksulluğa düşecek taraf, kusuru daha ağır olmamak koşuluyla geçimi için diğer taraftan malî gücü oranında süresiz olarak nafaka isteyebilir. Nafaka yükümlüsünün kusuru aranmaz.

     Bakanlığın meclis komisyonunun hazırlamış olduğu rapordan ve Yargıtay’ın ilgili birim ve kişilerinden görüş alarak başlattığı hazırlık aşamasında olan çalışmada, “nafaka”nın “ömür boyu” değil, 5 aşamaya göre belirlenmesi öngörülüyor. Buna göre nafaka, “evli kalma süresi”, “çocuk olup olmaması”, “boşanan kadının yaşı”, “gelir durumu” ve “kusur durumu” dikkate alınarak hesaplanacak. Fakat burada bir noktaya değinmek gerekir ki mevcut düzenleme kusuru daha ağır olmamak koşuluyla ve mali gücü oranında ifadelerine yer vererek zaten nafaka belirlenmesinde gelir durumu ve kusur durumunu dikkate almaktadır.

     Bir diğer es geçilen nokta ise, MK 176 hükmünün göz ardı edilerek mevcut düzenlemeye eleştiriler getirilmesidir.

Tazminat ve nafakanın ödenme biçimi

MK Madde 176- Maddî tazminat ve yoksulluk nafakasının toptan veya durumun gereklerine göre irat biçiminde ödenmesine karar verilebilir.

 Manevî tazminatın irat biçiminde ödenmesine karar verilemez.

 İrat biçiminde ödenmesine karar verilen maddî tazminat veya nafaka, alacaklı tarafın yeniden evlenmesi ya da taraflardan birinin ölümü hâlinde kendiliğinden kalkar; alacaklı tarafın evlenme olmaksızın fiilen evliymiş gibi yaşaması, yoksulluğunun ortadan kalkması ya da haysiyetsiz hayat sürmesi hâlinde mahkeme kararıyla kaldırılır.

 Tarafların malî durumlarının değişmesi veya hakkaniyetin gerektirdiği hâllerde iradın artırılması veya azaltılmasına karar verilebilir.

 Hâkim, istem hâlinde, irat biçiminde ödenmesine karar verilen maddî tazminat veya nafakanın gelecek yıllarda tarafların sosyal ve ekonomik durumlarına göre ne miktarda ödeneceğini karara bağlayabilir.

     Mevcut uygulamada nafaka belirlenmesinde en çok eleştiri konusu yapılan nokta ‘ eşlerden birini ömür boyu borç altına sokmak’ iken bu durumun böyle olmadığı MK 176’ da düzenlenen nafakanın ölüm ve yeniden evlenme hallerinde kendiliğinden ; fiilen evliymiş gibi yaşama, yoksulluğun ortadan kalkması veya haysiyetsiz hayat sürme hallerinde ise mahkeme kararıyla kalkacağı hükmüyle ortadadır. Sade bir şekilde ifade etmek gerekirse kanun nafakanın belirlenmesi hallerini düzenlemiş bu düzenlemenin olduğu maddede ‘süresiz’ ifadesini kullanmış fakat buna karşılık nafakanın kaldırılma hallerini ve yöntemini de düzenleyerek ‘süresiz’ ifadesini gerçek anlamından çıkarmıştır. Kanunun nafakayı düzenlediği MK 175 VE 176 hükümlerini birlikte değerlendirip hem lafzı hem de amaçsal olarak yorumladığımızda, MK’nin yoksulluk nafakasının hem belirlenmesinde hem de kaldırılmasında süre kavramından ziyade,  olgu ve olayları esas aldığını söyleyebiliriz. Tartışmaya açık olmakla birlikte Türkiye coğrafyası ve toplum yapısını düşündüğümüzde nafaka gibi bir hukuki kurumun sürelerden ziyade; yoksulluğun ortadan kalkıp kalkmadığı, kusur, yeniden evlilik, ölüm, haysiyetsiz hayat sürme gibi olay ve kavramlara bağlanması bunlardan evlilik ve ölüm dışındaki nafaka kaldırılma hallerinde mahkeme kararını gerekli kılması ve boşanmış bir çiftin arasındaki maddi bağlantının kaderini tayin etmek için hakime gidilmesini zorunlu kılmasının daha yerinde olduğu görüşündeyim. Bu görüşüme dayanak aldığım toplumsal gerçeklik ise konunun öznesi kadınların sosyal yaşamdaki yerleri, hamilelik durumları, müşterek  çocuk doğduktan sonra bakımı için sosyal hayatından ve çalışma hayatından vazgeçtirilen tarafın büyük bir ihtimalle kadın olması, post-modern hayatlarımızda belki de artık çok sık işitmediğimiz fakat hala bu coğrafyanın bir gerçeği olan mirastan kız çocuğuna pay verilmemesi, kadın cinayetlerinin artıyor oluşu gibi durumlardır. Kanunları toplum gerçeklerinden bağımsız değerlendirmek bu gerçeklere aykırı yeni düzenlemeler getirmek, kısa gelen tişörtü aşağıdan çekiştirerek uzatmak kadar fayda bile etmeyebilir, elimizde yapısı bozuk ve aslında hala kısa bir tişört kalmasına razı değilsek eğer.

     Söz konusu yeni ve meçhul düzenlemenin destekçilerinin argümanlarını güçlendirmek için değindiği diğer bir mesele ise nafaka kavramının yurt dışındaki modelleri. Savlarına göre gelişmiş ülkelerin birçoğunda nafaka muadili kavramlar sürelere bağlanış durumda. Kısa tişört metaforu tam da bu noktaya oturmakta aslında. Bahsi geçen gelişmiş ülkelerdeki kadınların ekonomik ve sosyal anlamda bağımsızlıklarını elde edebilme güçleri ve devletin bu duruma bakışını, bu konudaki politikalarını göz önünde bulundurmadan, ikna edici fakat temelsiz bir yaklaşım olmaktan öteye gidemeyecektir.

Av. Zeynep KUŞTEPESİ KAMACI

Stj. Av. Ozan ÖRSEL