Makaleler

AVUKATLIK ÜCRETİ

1.VEKALET İLİŞKİSİ

            Vekalet sözleşmesi genel olarak Borçlar Kanununda düzenlenmiş olup, Avukatlık Kanunu, Noterlik Kanunu, Kamulaştırma Kanunu, Kasastro Kanunu gibi kanunlarda da vekalet ilişkisine ilişkin düzenlemeler bulunmaktadır.Burada ele alınacak konu avukatlık ücreti olduğundan konu genel olarak Borçlar Kanunu ve Avukatlık Kanunu Kapsamında değerlendirilecektir.

            Avukatlık Kanunu Kapsamında vekil eden ile vekil arasındaki ilişki vekalet ilişkisidir, taraflar arasında kurulan sözleşme vekalet sözleşmesidir. Vekalet sözleşmesinin kuruluşu ve sözleşmede yer alması gereken unsurlar Borçlar Kanunu’nda düzenlenmiştir.  BK m. 386 “Vekalet, bir akittirki onunla vekil, mukavele dairesinde kendisine tahmil olunan işin idaresini veya takabbül eylediği hizmetin ifasını iltizam eyler. Diğer akitler hakkındaki kanuni hükümlere tabi olmayan işlerde dahi, vekalet hükümleri cari olur.   Mukavele veya teamül varsa vekil, ücrete müstahak olur.” Diyerek vekalet sözleşmesini tanımlamıştır.

            O halde vekalet sözleşmesinin kurulabilmesi için zorunlu unsurlar şöyle sayılabilir :

1-) Vekilin bir iş görme borcu altına girmesi

2-) İş görmenin kanunda düzenlenmiş başka bir iş görme sözleşmesi çeşidinin konusunu oluşturmaması

3-) İş görmenin çaşkasının menfaatine ve iradesine uygun olarak yapılması ve iş görmede zaman kaydına bağlı olunmaması

4-) Vekilin iş görmeden başarılı bir sonuç elde edilememesi tehlikesini taşıması

 

5-) Tarafların anlaşması

            Görüldüğü üzere, Borçlar Kanunu kapsamında vekalet sözleşmesinin kurulabilmesi için kanun sözleşmesinin zorunlu unsuru olarak “ücreti”        şart kılmamıştır. Ancak sözleşmede şart edildiği veya teamül bulunan durumlarda vekil ücret isteme hakkına sahiptir.[1]

       Avukatlık Kanunun’da ise vekil eden ile vekil arasındaki ilişkinin kurulabilmesi için ücret kararlaştırılmış olması şart olarak görülmememiş olmakla birlikte; avukatın yaptığı iş karşılığında kararlaştırılmış olmasa dahi ücrete hak kazanacağı ve ücret isteyebileceğine ilişkin düzenleme mevcuttur.Av. Kan. m. 164 “Avukatlık ücreti, avukatın hukuki yardımının karşılığı olan meblağı veya değeri ifade eder.Yüzde 25’i aşmamak üzere, dava veya hükmolunacak şeyin değeri yahut paranın belli bir yüzdesi avukatlık ücreti olarak kararlaştırılabilir.İkinci fıkraya göre yapılacak sözleşmeler, dava konusu para dışındaki mal ve haklardan bir kısmının aynen avukata ait olacağı hükmünü taşıyamaz.

Avukatlık asgari ücret tarifesi altında vekalet ücreti kararlaştırılamaz. Ücretsiz dava alınması halinde, durum Baro Yönetim Kuruluna bildirilir. (Değişik: 13/1/2004-5043) Avukatlık ücretinin kararlaştırılmamış olduğu veya taraflar arasında yazılı ücret sözleşmesinin bulunmadığı yahut ücret sözleşmesinin belirgin olmadığı veya tartışmalı olduğu veya ücret sözleşmesinin ücrete ilişkin hükmünün geçersiz sayıldığı hallerde; değeri para ile ölçülebilen dava ve işlerde asgari ücret tarifelerinin altında olmamak koşuluyla ücret itirazlarını incelemeye yetkili merci tarafından davanın kazanılan bölümü için avukatın emeğine göre ilamın kesinleştiği tarihteki müddeabihin değerinin %10’u ile %20’si arasındaki bir miktar avukatlık ücreti olarak belirlenir. Değeri para ile ölçülemeyen dava ve işlerde ise avukatlık asgari ücret tarifesi uygulanır.

Dava sonunda, kararla tarifeye dayanılarak karşı tarafa yüklenecek vekalet ücreti avukata aittir. Bu ücret, iş sahibinin borcu nedeniyle takas ve mahsup edilemez, haczedilemez.” Demektedir. Avukatın ücretsiz iş alması

 

halinde bu durumu baroya bildirme yükümlülüğü olduğuna gore, asıl olan avukatın vekalet sözleşmesi gereği vekili oladuğu kişiden ücret talep etmesi olup, ücret talep edilmemesi halinde bu durumun baroya bildirilmesi yükümlülüğü getirilmiştir. Avukatlık Kanunu ve Borçlar Kanunu aanlamında avukatlık sözleşmesi yapılması ispat şartı değildir . bununla birlikte sözleşmenin olması ispatı kolaylaştırır. Taraflarca kararlaştırılan avukatlık ücretinin ispat edilebilmesi bakımından ise HUMK mad. 288 gereği ispat sınırı üstünde kararlaştırılan vekalet ücreti sözleşmesinin yazılı yapılması gerekmektedir.

2.AVUKATLIK SÖZLEŞMESİ

  1. Tanımı

            Avukatlık sözleşmesinin Kanunda yapılmış herhangi bir tanımı bulunmamaktadır. Yukarıda da bahsettiğim üzere, sözleşme Borçlar Kanunu genel hükümleri kapsamında bir vekalet ilişkisi olarak değerlendirmelidir. Av. Kan m. 163 tanım vermemekle birlikte sadece avukatlık sözleşmesinden bahsetmiştir.

 

  1. Unsurları

            Avukarlık sözleşmesi ile, tarafların iradeleri, danışma şeklinde veya mahkeme ve diğer resmi merciler önünde temsil biçiminde olan hukuki yardımın, bir ivaz karşılığında yerine getirileceği konusunda birleşir. Sözleşmenin bir tarafının mutlaka avukat olması ve onun yapma borcu altına girmesi ; ama bunun ivazının da kural olarak sözleşmede gösterilmesi gerekir. İşin karşılığı olan ücretin ne olacağının sözleşmede gösterilmesi zorunlu değildir. Ücret işin görülmesinden sonra da belirlenebilir. [2]Taraflar işin görülmesinden sonra ücret hakkında anlaşamadıkları taktirde söz konusu ücret AV. K m. 164/4 hükmü uyarınca belirlenir.

       Avukatlık sözleşmesi vekile müvekkiline karşı hukuki yardımda bulunma borcu doğurur. Bu bağlamda müvekkile hukuksal danışmanlık verilmesi avukatlık sözlemesi kapsamındayken, müvekkil adına gayrimenkul satın alınması avukatlık sözleşmesi kapsamına girmez. Avukarlık sözleşmesinin hangi hizmetleri kapsadığı gerçekte Av. Kan m 2. ‘ de sayılmıştır. “Avukatlığın amacı; hukuki münasebetlerin düzenlenmesini, her türlü hukuki mesele ve anlaşmazlıkların adalet ve hakkaniyete uygun olarak çözümlenmesini ve hukuk kurallarının tam olarak uygulanmasını her derecede yargı organları, hakemler, resmi ve özel kişi, kurul ve kurumlar nezdinde sağlamaktır.

Avukat bu amaçla hukuki bilgi ve tecrübelerini adalet hizmetine ve kişilerin yararlanmasına tahsis eder.

(Değişik: 2/5/2001-4667/2 m.) Yargı organları, emniyet makamları, diğer kamu kurum ve kuruluşları ile kamu iktisadi teşebbüsleri, özel ve kamuya ait bankalar, noterler, sigorta şirketleri ve vakıflar avukatlara görevlerinin yerine getirilmesinde yardımcı olmak zorundadır. Kanunlarındaki özel hükümler saklı kalmak kaydıyla, bu kurumlar avukatın gerek duyduğu bilgi ve belgeleri incelemesine sunmakla yükümlüdür. Bu belgelerden örnek alınması vekaletname ibrazına bağlıdır. Derdest davalarda müzekkereler duruşma günü beklenmeksizin mahkemeden alınabilir.”

       Taraflar arasında kurulan bir sözleşmenin avukatlık sözleşmesi olup olmadığı ayrımı yapılırken  vekilin yapmayı üstlendiği borç Av. Kan. m. 2  kapsamında değerlendirme yapılmalıdır.

 

  1. Şekil Şartı

 

       Avukatlık Kanunun değişmeden önceki metni yani 1136 sayılı kanunun 4667 sayılı kanunla değiştirilmeden önceki hali avukarlık sözleşmesinin, sadece avukatın ücreti açısından düzenlemekteydi. Kanunun eski halinde avukatlık sözleşmesi, avukatlık ücreti sözleşmesi olarak tanımlanmış olup, yazılı olarak yapılması şart koşulmuştu. Yalnız buradaki yazılı olma koşulunun geçerlilik şartı mı yoksa ispat şartı mı olduğu konusunda tartışma bulunmakla birlikte, ağırlıklı görüş buradaki şartın geçerlilik şartı olduğu yönündeydi.[3]4667 sayılı kanunla getirilen değişiklikte ise Av. Kan m. 163/1 ‘de açıkça “avukatlık sözleşmesi serbestçe düzenlenir…….yazılı olmayan anlaşmalar genel hükümlere gore ispatlanır.” Hükmü getirilmiş olmakla müvekkil ile avukat arasındaki sözleşme şekil şartına bağlı olmaksızın kurulabilecektir.

 

 

  1. AVUKATLIK ÜCRETİ

 

  1. Tanımı

       1136 sayılı kanunun eski haline gore 163. Maddede “avukatlık ücreti, avukatın vekalet hizmetine karşılık olarak aldığı meblağı ifade eder” şeklinde bir tanım vardı. 4667 sayılı kanunda getirilen değişiklikle avukatlık ücreti Av. Kan m. 164 ‘de tanımlanarak “avukatlık ücreti, avukatın hukuki yardımının karşılığı olan meblağı veya değeri ifade eder” hükmü getirilmiştir. Bu düzenlemeyle avukatın müvekkili için yaptığı tüm hizmetleri kapsayacak biçimde “hukuki yardım “ terimi getirilmiştir. Böylece bir vekaletnameye ihtiyaç olmaksızın avukatın yapacağı tüm hukuki mütalalar, sözleşme hazırlanması, danışma hizmetleri de hukuki yardım kapsamında değerlendirilecek ve  avukat ücrete hak kazanabilecektir.

 

 

       Gene değişiklikle ücretin sadece bir meblağ değil aynı zamanda bir değer olduğu da Kabul edilmiştir. Buna gore ; taraflar avukatlık ücreti olareak dava konusu şeyin değerinin bir kısmının avukata ait olacağı yolunda bir anlaşma da yapabilecektir. Bir yandan da avukatın dava sonucuna katılma yasağı kuralı gereğince avukat dava sonunda davaya konu şeyin bir kısmının kendisine ait olacağı yönünde sözleşme yapamaz. Burada görüleceği üzere bir tezatlık vardır. Çünkü avukatın konusu para olan bir davada dava souncunda alacağı vekalet ücretinin değer olarak belirlenebilmesi mümkün davaın sonucuna katılmasının engellenmesi aynı sonuç doğurmaktadır.

 

  1. Belirli bir işe hasredilmesi

           Av. Kan. m.173 “Sözleşmede aksine bir hüküm yoksa, karar­laştırılan avukatlık ücreti yalnızca avukatın üzerine almış olduğu işin karşılığı olup, mukabil dava, bağlantı ve ilişki bulunsa bile başka dava ve icra kovuşturmaları veya her türlü hukuki yardımlar ayrı ücrete tabidir. “ demekle avukatın aldığı ücretin sadece yaptığı işe hasredilebileceği, bu işle bağlantılı başkaca işlerin yapılması halinde avukatın yaptığı her bir iş için ayrıca ücrete hak kazanacağı belirtilmiştir. Bu madde emredici nitelikte olmayıp, madde içeriğinde de belirtildiği üzere taraflarca aksi kararlaştırılabilecektir.

           Av. Kan m. 171 ‘de “Avukat, üzerine aldığı işi kanun hükümlerine göre ve yazılı sözleşme olmasa bile sonuna kadar takip eder. Burada ki sorun işin sonuna kadar sözüden ne anlaşılması gerektiğidir. Avukat sonuçlandırdığı bir davada kararı icraya koyacakken icraya koyma işiyle mi davayı tamamen sonuçlandırmış olacaktır. Kanatimce burada avukatın bir davayı sonuçlandırması ve aldığı ilamı icraya koyması ayrı ayrı işler olarak kabul edilmelidir. Bu iki iş ayrı ayrı iş olarak kabul edildiğide avukat her iki iş için de ayrı ayrı ücret sözleşmesi yapabilecek ve ayrı ayrı ücrete hak kazanacaktır.

           Bununla birlikte yerel mahkemede sonuçlandırılan bir davada ilamın temyiz edilmesi kanatimce davanın devamı sayılmalıdır. Aynı şekilde karar düzeltme işi de işin devamı sayılmalıdır. Burada işin neticelendirilmesinden anlaşılması gereken kesinleşmiş bir mahkeme ilamının alınması işidir.  Yargılamanın iadesi davası ise ayrı bir iş sayılmalıdır.

Avukata verilen vekaletnamede başkasını tevkile yetki tanınmış ise, yazılı sözleşmede aksine açık bir hüküm olmadıkça, işi başka bir avukatla birlikte veya başka bir avukata vererek takip ettirebilir. Vekaletnamede, bunun düzenlendiği tarihten sonra açılacak veya takip edilecek bütün dava ve işlerde vekalete ve başkasını tevkile genel şekilde yetki verilmişse, avukat, bu tarihten sonraki dava ve işlerde müvekkilinden ayrıca vekalet almaya lüzum kalmaksızın işi başka bir avukatla birlikte veya başka bir avukata vererek takip ettirebilir.

İkinci fıkradaki hallerde, avukatın müvekkile karşı sorumluluğu devam eder. Birlikte takip ettiği veya işi tamamen devrettiği avukatların kusurlarından ve meydana getirdikleri zarardan dolayı müvekkile karşı hem şahsen hem de diğer avukatla birlikte müştereken ve müteselsilen sorumludur. Şu kadar ki, bu hüküm, 12 nci maddede yazılı bir iş sebebiyle başka bir yerde çalışmak zorunluğunda olduğu için işi tamamen başkasına devreden avukatlar hakkında uygulanmaz.

Avukat tarafından işe başka avukatlar teşrik edilmiş ise, avukat bundan dolayı ayrı bir ücret isteyemeyeceği gibi, işi birlikte takip eden avukat da müvekkilden herhangi bir ücret isteyemez. İş tamamen başka bir avukata bırakılmış ise, tevkil eden ve tevkil olunan avukatlar ücret sözleşmesindeki miktarı aşmamak şartıyla, harcadıkları mesaiye karşılık olan ücreti müvekkilden isteyebilirler. Ancak, tevkil eden avukat müvekkilden peşin ücret almışsa, harcadığı mesaiye karşılık olan miktarın fazlasını tevkil ettiği avukata ödemekle yükümlüdür. “ getirilen düzenlemeyle avukata aldığı bir işi sonuna kadar bitirme borcu yüklenmiştir. Avukatın hak kazanacağı ücret aldığı işi sonuna kadar devam ettirerek neticelendirmesi karşılığındadır. Burada anlaşılması gerekn şudur. Avukatın aldığı işte asıl uyuşmazlığın çözümü için başkaca davalarda açılması gerekli ise avukat bu işler için ayrı ayrı ücret talep edebilecektir. Örneğin, açılmış bir ortaklığın giderilmesi davasında avukatın ayrıca veraset ilamı alması gerekiyorsa, avukat veraset ilamı için ayrıca ücret talep edebilecektir.

 

  1. Ücretsiz dava alınması

           Av. Kan m. 164 /4 uyarınca avukat asgari ücret tarifesi altında iş takip edemez. Buna istisna olarak avukatın ücretsiz iş takip edebileceği ama bu durumu baroya bildirme yükümlülüğü getirilmiştir.

           Avukat ücretsiz iş takip edebilir. Bunun çeşitli gerekçeleri olabilir. Vekil eden kişi avukatın akrabası olabilir, vekil edenin ücret ödeyebilecek maddi olanağı bulunmayabilir. Böyle bir durumda avukata ücretsiz iş görme hakkı verilmiş olmakla, bu hususu baroya bildirme yükümlülüğü getirilmiştir.avukat yapacağı bildirimde herhangi bir gerekçe göstermek zorunda değildir.  Baroya bildirmenin ne zaman yapılacağı, ne suretle yapılacağı kanunda düzenlenmiş değildir. Baroya yazılı bir dilekçeyle başvurulabileceği gibi, sözlü olarak da bildirim yapılabilecektir. Yalnız tüzel bir kişiliği bulunan baroya sözlü olarak bildirim yapmak fiilen pek mümkün görünmemekle birlikte ispat açısından da sorun teşkil edebilecek bir durumdur.

 

           Gene kanunda baroya bildirim yapılmamasının sonucu da düzenlenmemiştir. Baroya bildirim yapılmamasının sonucu avukatın kendisine kanunla verilen bir yükümlülüğü yerine getirmemesi nedeniyle, kayıtlı bulunduğu baroya karşı kanundan kaynaklanan görevini ihmal etmiş sayılacağından, mesleğini kanunlara uygun biçimde özenli bir şekilde icra etmemesinden dolayı disiplin cezası almasına neden olabilir.[4]

           Bu durumda baroya bildirim yapmayan avukatın müvekkili ile yaptığı ücretsiz sözleşmenin geçerliliği tartışma konusu olmayacaktır. Bildirim yükümlülüğü avukatın uyması zorunlu olduğu, baro ile avukat arasındaki ilişkiyi düzenleyen bir hükümdür. Müvekkile herhangi bir yükümlülük öngörülmmemiştir.

          
               Kanunda baroya bildirim yapılması halinde baronun bu konuda ne yapacağı da düzenlenmemiştir. Kanatimce ücretsiz iş alacak avukat baroya ücretsiz almasının gerekçesini bildirmeli, baro yönetim kurulunca bu gerekçenin Kabul edilip edilmediği de makul bir süre içerisinde avukata bildirilmeli ve buna gore avukatın ücretsiz almak istediği işi alıp alamayacağı karara bağlanmalıdır.

           Avukatın ücretsiz iş alması durumunda karşımıza çıkacak bir başka sorun da avukatın aldığı bu ücretsiz iş için vergi ödeyip ödemeyeceği sorunudur. KDV’ye ilişkin Kanun hizmet sayılan haller başlıklı 5. Maddesine göre; “vergiye tabi bir hizmetten işletme sahibinin, işletme personelinin veya diğer şahısların karşılıksız yaralandırılması hizmetten sayılır     “. Aynı kanun vergiyi doğuran olayın meydana gelmesini düzenleyen 10. Maddesinde de “mal teslimi veya hizmetin ifası halinde, malın teslimi veya hizmetin yapılması “ anında KDV açısından vergiyi doğuran olayın meydana geleceğini açıklamıştır. Buna göre avukatın ücretsiz dava alması durumunda, o dava ile ilgili olarak avukatlık asgari ücret tarifesinden ücret almış gibi KDV ödemesi gerekir. Ancak ücretsiz aldığı dava için gelir vergisi ödemesi şart değildir. [5]

           Bir diğer sorun da avukatlıkm asgari ücret tarifesi altında yapılan sözleşmeler durumunda sözleşmenin geçerliliği hususudur. Bir görüşe göre bu durumda taraflar

 

arasındaki sözleşme geçerliliğini korur ve tarafları bağlar.Başka bir görüşe göre;avukatlık ücret sözleşmesi kurulurken asgari tarifenin altında ücret istememesi gerektiğini bilen avukat, bunu bile bile müvekkiliyle bu tarifenin altında sözleşme yapmış ve müvekkilinde daha az ücret alacağı konusunda güven uyandırmıssa artık bu durumdan kendisi lehine yararlanamayacağı, yani kararlaştırılan ücretin asgari tarife altında olduğunu ileri sürerek sözleşmenin geçersizliğini iddia edemeyeceğidir.

           Bu konuda YHGK  22.5.1991 tarihli kararı, Yargıtay 13. HD ‘nin 8.7.1992 tarihli kararı ve Yargıtay 4. HD’nin 7.11.1996 tarihli kararları “asgari ücret tarifesi altında sözleşme yapılmayacağını bilen avukatın bu bilgisine rağmen sözleşmenin ifa zamanı geldiğinde, bu sözleşmenin geçersizliğini ileri sürüp asgari ücret tarifesi miktarında ücret istemesinin nesnel iyiniyet kurallarına uygun olmayacağı kararlaştırılmıştır. “

 

4.AVUKATLIK ÜCRETİNİN SERBESTÇE KARARLAŞTIRILMASI

 

           4667 sayılı kanun bu konuda gene bir kural getirmiştir. Genel kural şudur; ister ayrı bir sözleşme olarak yapılan ücret sözleşmesi olsun, isterse avukatlık sözleşmesi olsun her iki halde de vekil ile müvekkil avukatlık ücretini serbestçe tayin edebilirler. Zaten kanunun 163. Maddesi açıkça avukatlık sözleşmesinin serbestçe düzenlenebileceğini belirtmiştir.

 

5.AVUKATLIK ÜCRETİNİN SINIRLANDIRILMASINA İLİŞKİN DÜZENLEMELER

 

A.Avukatlık Kanunundaki Sınırlamalar

           Avukatlık Kanunda getirilen alt sınırın Avukatlık asgari ücret tarifesinde yapılan işin niteliğine göre belirlenmiş ücret olduğu konusuna yukarıda değinmiştik.Genel kural, taraflarca ücretin serbestçe kararlaştırılabileceği kuralı olup, ücretin alt sınırı açısından getirilen istisna avukatlık asgari ücret tarifesidir.

 

           Karalaştırılacak vekalet ücreti maktu tani belirli bir ücret olabileceği gibi, dava veya hükmolunacak şeyin değerine göre kararlaştırılan nisbi bir curette söz konusu olabilir.

           4667 sayılı kanunla madde 164 ‘e  getirilen değişiklikte taraflar arasında kararlaştırılan nisbi ücret dava veya hükmolunacak şeyin değerinin %25 ‘ini geçmemek üzere kararlaştırılabilecektir. Bu miktarı aşan ücret sözleşmelerinde %25 ‘I geçen kısım geçersiz sayılacak ve tarafların iradesi üst sınır olan %25 olarak Kabul edilecektir. Bunun istisnası ise Borçlar Kanununda sözleşmenin kurulması yer alan hükümler gereği, taraflar eğer geçersiz sayılacak ksımın geçersiz olduğunu bilselerdi bu sözleşmeyi hiç yapmayacak idiyseler o zaman taraflar arasındaki avukatlık sözleşmesi tamamen geçersiz sayılacaktır.

           Nisbi ücrette böyle bir sınırlama olmasına karşın maktu ücretin kararlaştırılmasında hiçbir sınırlama yoktur. Burada değeri 5.000.00TL olan bir dava için avukat 2.500.00 TL vekalet ücreti isteyebilecektir. Bu durumda sözleşmede kararlaştırılan ücretin geçerliliği iyiniyet kuralları kapsamında değerlendirilecektir. Avukatın mübalağlı ücret istememesi gerekmektedir. Diğer yandan gabin hükümlerinden yaralanarak sözleşmenin iptali istenebilecektir.

           Av. Kan m. 164 /3 hükmünce dava konusu para dışındaki mal ve haklardan bir kısmının aynen avukata ait olacağı yönünde sözleşme yapılamaz. Davanın sonucuna katılma yasağına yukarıda değindiğim için burada tekrar değinmeyeceğim.

 

 

 

  1. Kamulaştırma Kanunundaki Sınırlamalar

           2942 sayılı Kamulaştırma Kanununda da konuya ilişkin bazı istisnalar getirilmiştir. Yasada yer alan “yasak işler ve eylemler “ başlığının altında 31. Madde düzenlemesi şöyledir:

Aşağıda yazılı işler ve eylemler yasaktır.

a)15 inci madde uyarınca oluşturulan bilirkişilerin, kendilerine mahkemece takdir edilen ücret dışında herhangi bir suretle çıkar sağlamaları,

  1. b) Mahkemece 10 uncu madde uyarınca yapılan tebligat, davet veya ilanen tebliğden sonra taşınmaz malın başkasına devir ve ferağ veya temliki.
  2. c) Dava giderlerinin avukat veya dava vekilleri veya onlar adına hareket edenler tarafından kabullenilmesi.
  3. d) Kamulaştırma bedelinin tamamının veya bir kısmının nakden veya başka bir şekilde, avukat veya dava vekili veya onlar adına hareket edenler tarafından mal sahibine önceden ödenmesi.
  4. e) Kamulaştırma bedelinin tamamının veya bir kısmının avukat veya dava vekili veya onlar adına hareket edenlere ait olacağının kararlaştırılması.

             f)Yukarıda yazılı bentlerde yasaklanan fiillerin avukat veya dava vekillerince bizzat veya aracı ile mal sahibine teklif edilmesi veya bunlara yardımcı olunması.”

            Gerçekte yasada yer alan bu hüküm dava sonucuna katılma yasağını açıkça ortaya koyan açıklayıcı hükümlerdir. Aynı Kanunun devamında 34. Maddede

  Mal sahibinin sağladığı yararları geri alma hakkı

           “  Madde 34 - Mal sahiplerinin 31 inci maddedeki yasaklara rağmen avukat veya dava vekillerine veya bu Kanuna göre görevlendirilenlere veya üçüncü şahıslara verdikleri paraları veya sağladıkları yararlar karşılığını bir yıl içinde geri almaya hakları vardır.”

            Avukata fazla ücret ödeyen mal sahibinin ödediği ğcretin iadesi için bir yıl içerisinde dava açma hakkı verilmiştir.

 

 

  1. Kadastro Kanunundaki Sınırlamalar

            3402 sayılı kanunda avukatın kadastro kanunundan kaynaklanan itilaflarda alabileceği ücrete ilişkin şu sınırlama getirilmiştir. 31. Maddenin 3. fıkrası

“Avukat veya dava vekili ile takip edilen davalarda vekalet ücreti; davanın önemi, vekilin sarf ettiği emek, tarafların davada iyi niyetle hareket edip etmediği, hak ve eşitlik kuralları göz önünde tutularak maktuan takdir ve tayin olunur. Şu kadar ki, takdir edilecek vekalet ücretinin miktarı keşif yapılmışsa, taşınmaz malın değerine göre avukatlık ücret tarifesinin tayin ettiği nispi vekalet ücreti sınırlarının üstünde olamaz.”Burada kastedilen şudur. Kadastro kanunundan kaynaklanan bir itilafta eğer vekil ile müvekkil arasında bir ücret sözleşmesi yoksa, taşınmaza ilişkin keşif yapıldı ve taşınmazın değeri tespit edildiyse bu değer üzerinden tarifeye göre nisbi vekalet ücreti verilecek olsaydı ne tayin edilecek idiyse bu bir üst sınır Kabul edilecek ve taraflar bu üst sınırın üzerinde maktu bir vekalet ücreti anlaşamayacaklarıdr. Hakim de ücret taktir ederken bu nisbi bedelin üst sınır olduğunu dikkate alarak fıkrada belirtilen kriterlere göre kendisi maktu bir vekalet ücreti taktir edecektir.

 

  1. AVUKATLIK ÜCRETİNİN BELİRLENMESİ

 

  1. Maktu Ücret

            Daha öncede değindiğimiz gibi, avukatlık sözleşmesinde ücret kurucu unsure değildir. Taraflar dava sonunda maktu bir ücretin ödeneceğini kararlaştırmış olabilecekleri gibi, ücret tarifelerine atıf yoluyla da ücret tayin edebilirler.

            Ücretin ödenmesinde meslek onuru da dikkate alınarak ücretin nakit olarak ödenmesi gerekmektedir. Avukatın hisse senedi, tahvil, altın gibi kıymetleri ücret olarak Kabul etmesi halinde bir de bunları paraya çevirmesi gerekeceğinden bu durum avukatın konumu ve yaptığı işle bağdaşır bir durum değildir.

            Avukatlık ücreti yabancı para olarak da kararlaştırılabilir. Bunun aksini savunan görüşlerde vardır. Kanatimce avukatlık ücreti yabancı para olarak kararlaştırılabilir. Kanunda buna ilişkin hiçbir kısıtlama getirilmemiştir. [6]

            Dava olunan şeyin değerinin belirli bir kısmının ücret olarak kararlaştırılması durumunda burda maktu bir ücret söz konusudur. 4667 sayılı kanunla yapılan değişiklikten çnce yargıtay dava konusunun belirli bir yüzdesinin ücret olarak kararlaştırıldığı durumlarda ücretin nisbi olarak belirlendiğini kabul ediyordu ve bu durumda başarıya göre ücretin değişmesi şartı vardı. [7]

            Ücretin maktu olarak belirlendiği durumda, maktu ücretin dava konusu değerin %25’ini geçip geçmeyeceği konusunda herhangi bir yasal sınırlama yoktur. Yargıtay’da maktu ücret konusunda bir üst sınır olmadığı görüşündedir. [8] ancak taraflar arasında belirlenen maktu ücretin şartlar oluştuğu taktirde fahiş olarak Kabul edilip gabin hükümlerince ücret sözleşmesinin iptal edilebileceği hususuna dikkat edilmelidir.

 

  1. Nisbi Ücret

            Dava sonucuna katılma yasağının ihlal edilmemesi koşuluyla hükmolunacak paranın veya değerin belirli bir kısmı taraflar arasında avukatlık ücreti olarak kararlaştırılabilir.

            4667 sayılı kanunla getirilen değişiklikten once avukatlık ücretinin nisbi olarak kararlaştırılması için iki ön şart Kabul edilmiştir. Buna göre, sözleşmede avukatın göstereceği başarıya göre ücretin değişme şartının bulunması ve kararlaştırılan bedelin dava değerinin %25’ini geçmemesi idi. Değişiklikle bu iki şarttan vazgeçilmiştir.

 

  1. Başarıya Göre Ücret

            Kural olarak avukatın yapmayı vaad ettiği işteki başarı yada başarısızlığı ücrete hak kazanmasını engellemez.

            Avukatlık ücretinin başarıya göre değişen şekillerde belirlenip belirlenemeyeceği konusunda farklı görüşler bulunkatadır. Başarı ücretine karşı çıkanlar genelde    , başarı ücretine imkan tanınması halinde, davanın başarı ile sonuçlanmasında maddi menfaati bulunan avukatın avukatın adil bir karara varılması sürecine ortak olması sıfatıyla uymak zorunda olduğu yükümlülükleri ihlal edebileceği, bağımsızlığını kaybedebileceği, avukatın meslek ve ahlakına aykırı tutum ve davranışlar içine girebileceği, objektiflikten uzaklaşabileceğini, müvekkilin menfaaati kendi menfaati haline gelen avukatın iç bağımsızlığını yitirebileceğini ileri sürmektedirler.[9]

            Karşı görüşte olanlar ise,ücretin başarıya göre değişmesi durumunda avukatın işi yapmaya teşvik edeceğini, bu teşvikin ahlaka aykırı olmadığını, bIr mesleğin şerefli olması ile şeref için yapılmasının farklı şeyler olduğunu, avukatın para için mesleğini yapmasının “birinin kara dediğine ak, ak dediğine kara” demesi gerekmediğini avukatın sırf daha fazla para kazanmak için hakkı, hukuku bir kenara bırakacağını sçylemenin mesek itibarını zedeleyeceğini,bunun için başarıya göre ücret belirlenebilmesinin mümkün olduğunu savunmaktadırlar.[10]

            Neticede uygulamada avukatın başarısına göre ücret sözleşmesi yapılabilmeketdir. Başarısızlık halinde hiç ücret alınmayacağına ilişkin şart konulmuş sözleşme ise tamamen geçersizdir.

 

 

  1. Yüzde Yirmibeş Sınırını Aşamama Kuralı

            Avukatla müvekkil arasında yapılan ücret sözleşmesinde dava değerinin en fazla yüzde yirmibeşi oranında avukatın ücret alacağı hak kazanacağına daha önceden değinmiştik.

            Bu madde ile getirilmek istenen amaç, çoğu zaman hukuken zor durumda olan iş sahibinin iradesini korumak ve müvekkille avukat arasındaki sözleşmede gabin teşkil edebilecek bir oranda ücret sözleşmesi yapılmasına engel olmaktır.

            Gene daha once de belirttiğim gibi, sözleşmedeki oranın yüzde yirmeşin üstünde olduğu durumlarda amaç taraflar arasındaki sözleşmeyi ayakta tutmak olduğundan  bu nedenle sanki kararlaştırılan oran yüzde yirmibeşmiş gibi Kabul edilmelidir.

  1. Bağlı Çalışan Avukatın Ücret Hakkı

            Bir Kamu kurumunda yada özel bir büroda bağlı olarak çalışan avukatla müvekkil arasındaki ilişki vekalet ilişkisi değildir. Bağlı avukat ile bağlı bulunduğu kurum arasında bir hizmet sözleşmesi vardır. Avukat bu hizmet sözleşmesi uyarınca bağlı bulunduğu kurumdan ücrete hak kazanır. Eğer bu kurum bir kamu kurumuysa avukat 657 sayılı yasaya tabi olarak ücret alır.

F.Konusu Para ile Ölçülemeyen İşlerde Ücret

            Avukat ile müvekkil arasında yapılacak işin karşılığı olarak bir ücret belirlenmemisse bu durumda ücret tespiti asgari ücret tarifesine göre belirlenecektir.

            Murat Aydın bu konuda böyle bir çözümlemenin adil olmadığını, konusu para ile ölçülemeyen davalarda yıllarca süren davalarda avukatın çok az bir para alacağını ve bu durumun haksız bir durum olduğunu düşünmektedir.”konusu para olmayan dava ve işlerde avukatın alacağı ücret, asgari ücret tarifesinde yazılı miktardan az, beş katından fazla olmamak üzere, ücret uyuşmazlıklarını çözümlemeye yetkili merci tarafından avukatın emeğine işin sonucuna dava veya işin sürdüğü zamana göre değşmek üzere belirlenir” şeklinde bir düzenleme yapılmasının adil olacağını

 

düşünmektedir. Bunun nedeni asgari ücretteki ücretlerin gerçekten de çok düşük olmasıdır. [11]

G..Konusu Para Olan Davalardaki Ücretin Belirlenmesi

            Vekil ile müvekkil arasındaki ücret uyuşmazlığı konusu para ile çlçülebilen bir dava nedeniyle ise, Anayasa Mahkemesinin iptal kararından once bu uyuşmazlığı çözmeye yetkili mercii baro tahkim kuruluyken Anayasa Mahkemesince Av. Kan m. 167’de yapılan değişiklikle ücret uyuşmazlıklarının çözümü için yetkili merci genel mahkemeler haline gelmiştir.

            Ücretin belirlenmesinde daha once de belirttiğimiz üzere alt sınır avukatlık asgari ücret tarifesidir. Genel mahkemelerde bu tarifenin altında bir vekalet ücreti taktir edemezler. Lakin ücretin belirlenmesi için üst sınır belirlenirken Avukatlık Kanunu değiştiren 4667 sayılı kanun ile gene değişiklik yapan 5043 sayılı kanun farklı üst sınırlar belirlemiştir.

1.4667 Sayılı Kanuna Göre

Bu kanuna göre ücret belirlenirken üst sınır dava değerinin yüzde beşi ile yüzde onbeşi olarak belirlenebileceği ön görülmüştür. Buna göre ücret belirlenirken avukatın dava için harcadığı emek ve zaman, davanın sonucu,işin niteliği ve zorluk derecesi gibi unsurlar dikkate alınacaktır.

Burada alt sınır avukatlık asgari ücret tarifesi iken üst sınır dava değerinin yüzde onbeşidir. Dava değeri kavramından anlaşılması gereken ise, değeri para ile ölçülebilen davalarda davaya konu olan para, paradan başka bir şey ise bunun para ile ölçülebilen değeridir.

 

Burada haksız uygulamaya yol açacak bir sorun vardır Şöyle ki, davanın konusu bir para ise ve taraflar arasındaki uyuşmazlık davanın neticelenmesinden çok sonra çıkmışsa burada avukatın alacağı ücret ilk dava tarihi yani müvekkil için açmıl olduğu davanın tarihine göre hesaplama yapılacaktır. Oysaki, konusu para olmayan para ile değeri ölçülebilen davalrda müvekkil ile vekil arasında uyuşmazlık  ne zaman çıkmış ise uyuşmazlığın çıktığı tarihe göre avukatın ücret alacağı hesaplanır.

 

2.5043 sayılı kanuna göre belirlenmesi

5043 sayılı kanunla getirilen yeni düzenlemede avukatın ücretinin belirlenmesindeki kriter olarak avukatın davayı nasıl sonnuçlandırıdğı dikkate alınmıştır. Buna göre avukatın davayı kazandığı kısım için nisbi ücret esası getirilmiştir.

Bu düzenlemeyle avukatın ücrete hak kazamabilmesi aşağıdaki gibi olmuştur.

  1. Bir davada vekillik görevini ifa eden avukat davanın sonucunda davanın tamamen veya kısmen müvekkili lehine sonmuçlanması durumunda, müvekkili lehine çözümlenen kısımı üzerinden ücrete hak kazanacaktırç
  2. Davanın tümü ile avukatın müvekkili aleyhine sonuçlanması durumunda ise, avukat ücretsiz dava alamayacağından,avukat maktu vekalet ücretine hak kazanacaktır. Avukatlık hukukunun genel ilkelerine aykırı olan bu durumu kanunun açık hükmü karşısında böyle kabul etmek gerekecektir. Yoksa bu çözümlemenin adil olmadığını, avukatlık hukukunun genel ilkelerine aykırı olduğunu kabul etmek gerekir.
  3. Eğer söz konusu husus bir dava değil başka bir Iş ise, bu durumda davanın kaybı veya kazanılması söz konusu olmadığından avukatın emeğine, işin niteliğine göre ücretin nisbi olarak kabule dilen sınırlar içerisinde belirlenmesi gerekir.[12]

5043 sayılı kanunda ücretin belirlenmesi esası olarak avukatın davayı kazandığı kısmının yüzde onu ile yüzde yirmisi arasında arasında ücrete hak kazanağı düzenlenmiştir. Bu yüzde ise ilamın kesinleşme tarihine göre belirlenecektir.

 

  1. AZİL, İSTİFA VE ÜCRETİN GÜNÜNDE ÖDENMEMESİ HALİNDE VEKALET ÜCRETİ

           Kanun bu üç hali Av. Kan m. 174 ‘de brlikte düzelnemiştir.

“Üzerine aldığı işi haklı bir sebep olmaksızın takipten vazgeçen avukat hiçbir ücret istiyemez ve peşin aldığı ücreti geri vermek zorundadır.

    Avukatın azli halinde ücretin tamamı verilir. Şu kadar ki, avukat kusur veya ihmalinden dolayı azledilmiş ise ücretin ödenmesi gerekmez.

 Anlaşmaya göre avukata peşin verilmesi gereken ücret ödenmezse, avukat işe başlamakla zorunlu değildir. Bu sebeple doğabilecek her türlü sorumluluk iş sahibinindir. Yazılı sözleşmedeki diğer ödeme şartlarının yerine getirilmemesinden dolayı avukat işi takip etmek ve sonucunu elde etmekten mahrum kalırsa sorumluluk bakımından aynı hüküm uygulanır.”

         Bu maddede yer alan istifada halinde avukatın haksız nedenle istifası halinde hiçbir ücret talep edemeyeceği düzenlenmiş buna karşı avukatın haklı bir nedenle istifa etmesi halinde durumun ne olacağı açıklanmamıştır. Yargıtay 13 HD 2008=14663 E. sayılı kararında konuya açıklık getirmiştir. Bu kararda muvafakatı olmadan kendisi yerine başkaca bir vekil atayan müvekkile karşı haklı istifada bulunan avukatın kararlaştırılan ücret sözleşmesindeki ücrete hak kazanacağı belirtilmektedir.

         Burada diğer bir sorun haklı nedenle istifa halinin müvekkil nedeniyle değil vekalet ilişkisinin tarafı olmayan üçüncü bir şahıs nedeniyle ortaya çıkması halidir. Baktığı davada ölüm tehtiti alan bir avukatın davaya bakmaktan çekilmesi halinde bu istifa haklı sayılabilecek midir?Av. m. 174 ‘ü yorumlarken sadece vekil ile müvekkil arasındaki ilişkiden kaynaklanan sebepler değil, vekil ile ücüncü şahıslardan kaynaklı sebepleri de haklı sebep olarak kabul etmek gerekir. Vekilin üçüncü bir şahsın tehdidine uğraması vekilin istifası için haklı bir neden Kabul edilmelidir.burdaki tehdidin ceza hukuku açısındandan da tehdit sayılabilmesi gerekir. Bu durumda da vekil müvekkilinden ücret sözleşmesi varsa sözleşmedeki ücreti eğer yok ise kanuni sınırlamalar çerçevesinde ücretini isteyebilmelidir.

8.SULH, İBRA VE DAVADAN FERAGAT HALİNDE ÜCRET

         Avukatlık Kanununda tarafların sulh, ibra yada davadan feragat etmeleri halinde avukatın ücretine ilişkin herhangi bir düzenleme bulunmamaktadır.

         Her üç haldede davanın tarafları vekilleriyle birlikte sulh, ibra ve davadan feragate ilişkin karşılıklı bir sözleşme yaparak ücret belirleyebiecekleri gibi, vekil eden ile müvekkil kendi aralarında yapacakları ücret sözleşmesiyle de sulh, ibra veya feragat halinde vekilin ücretine ilişkin hükümler koyabileceklerdir. Tabiki burada taraflar ücrete ilişkin sözleşme yaparken genel kaideler çerçevesinde sözleşme yapabileceklerdir.( asagari ücretin altnda olmaması, %25 I aşmaması gibi)

         Sorun vekilin bilgisi dışında üvekkilin karşı tarafla sulh olması, karşı tarafı ibra etmesi veya davadan feragat etmesi durumunda vekilin ücretinin nasıl belirleneceğidir.

         Yargılaması devam etmekte olan bir konuda tarafların sulhunden bahsedilebilmesi için, tarafların davanın tüm sonuçlarında sulh olmaları gerekir. Eğer asiller sulh olmuşlar ama vekalet ücreti konusunda anlaşılamıyorsa bu durumda vekil, kendi vekalet ücreti açısından eğer bir sözleşme varsa sözleşmeye gore yok ise kanundaki sınırlamalara gore vekalet ücretini isteyebilir.

         İbra halinde davacı asil vekili aracılığıyla açmış olduğu bir davada eğer davalıyı ibra etmiş is eve ibra sözleşmesinde açıkça vekalet ücreti açısından da davalıyı ibra ettiği yazıyor ise bu durumda artık vekil vekalet ücretini kendi müvekkilinden isteyebilecektir. ( Hem müvekkiliyle kararlaştırılan vekalet ücreti hem de davalıdan alıanacak vekalet ücreti)

Davadan vekilin bilgisi dışında feragat edilmesi durumunda vekil müvekkiliyle yaptığı ücret sözleşmesindeki ücrete hak kazanabilecektir.

         Tüm bu üç durumda vekilin karşı taraftan alacağı vekalet ücretinin belirlenmesinde  avukatlık asgari ücret tarifesinin 6. Maddesi uygulanacaktır.

Davanın konusuz kalması, feragat, kabul ve sulhte ücret   MADDE 6 – (1) Anlaşmazlık, davanın konusuz kalması, feragat, kabul ve sulh nedenleriyle; delillerin toplanmasına ilişkin ara kararı gereğinin yerine getirilmesinden önce giderilirse, Tarife hükümleriyle belirlenen ücretlerin yarısına, karar gereğinin yerine getirilmesinden sonra giderilirse tamamına hükmolunur.

 

 

9.. DAVA SONUCUNA KATILMA YASAĞI

            Bu yasak Av. Kan m. 164 ‘de düzenlemmiştir. Kanuyla ilgili hüküm şöyledir.

“Yüzde 25’i aşmamak üzere, dava veya hükmolunacak şeyin değeri yahut paranın belli bir yüzdesi avukatlık ücreti olarak kararlaştırılabilir.

İkinci fıkraya göre yapılacak sözleşmeler, dava konusu para dışındaki mal ve haklardan bir kısmının aynen avukata ait olacağı hükmünü taşıyamaz

            Böyle bir yasağın getirilmesinin amacı avukatın onurunu korumaktır. Avukatın yaptığı ücret sözleşmesi ile davanın sonucuna katılması, ortak olması durumunda maddi yaraını dava sonucuna bağlamış olacağı bununda avukatın bağımsızlığımsızlığını kaybetmesi demek olacağı ileri sürülmüştür.[13]Bununla birlikte avukatın dava konusu şeyin değerinin %25 ini vekalet ücreti olarak kararlaştırmaya izin veren fakat dava konusu şeyin dava sonucunda bir kısmını elde etmeyi avukata yasaklayan bu madde uygulama bakımından anlamsız ve çelişkilidir.

            Dava sonucuna katılma yasağından bahsedilebilmesi için; avukat ile müvekkil arasında bir ücret sözleşmesi bulunmalıdır.Ücret sözleşmesinin olmadığı veya ispat edilemediği durumlarda ücrete ilişkin uyuşmazlık Av. Kan m. 164 ‘e göre çözümlenecektir. Dava sonucuna katılma yasağı ancak bir ücret sözleşmesinin olduğu durumlarda ispat edilebilir durumda ortaya çıkacaktır. Taraflar arasındaki sözleşmenin

 

Av. Kan m. 2 ‘ye göre avukatın yapabileceği hizmete ilişkin olmalıdır. Maddenin kapsamında kalan işler için avukata vekalet verilmesi halinde avukatın yaptığı iş mesleğinden kaynaklanan işlerden olmadığından Borçlar Kanunun genel vekalete ilişkin hükümleri uygulama alanı bulur ve bu durumda davanın sonucuna katılma yasağından bahsedilemez.

            Davanın konusu para ise bu durumda davanın sonucuna katılma yasağından bahsetmeye lüzum yoktur. Bu yasağın uygulanabileceği durum kanusu para ile ölçülebilen davalarda söz konusudur. Gene konusu para olmayan ve para ile ölçülemeyen davalarda da dava sonucuna katıma yasağından bahsedilemeyecektir Çünkü bu tip davalarda zaten davanın konusu olan şey para ile ölçülemeyen bir olgu olduğundan avukatın sonuca katılması mümkün değildir.

10.. YASAĞA AYKIRI DAVRANIŞIN YAPTIRIMI

            Avukatlık Kanunu değişmeden önceki madde metninde “bu gibi ücret sözleşmeleri batıldır” denmek suretiyle dava sonucuna katılma hükmü içeren sözleşmelerin batıl olduğu kabul edilmiştir.

            4667 sayılı kanunla getirilen değişiklikle bu hüküm çıkarılmıştır.

       Ancak Av. Kan m. 163” Avukatlık sözleşmesi serbestçe düzenlenir. Avukatlık sözleşmesinin belli bir hukuki yardımı ve meblağı yahut değeri kapsaması gerekir. Yazılı olmayan anlaşmalar, genel hükümlere göre ispatlanır. Yasa’ya aykırı olmayan şarta bağlı sözleşmeler geçerlidir.

Avukatlık ücret tavanını aşan sözleşmeler, bu kanunda belirtilen tavan miktarında geçerlidir. İfa edilmiş sözleşmenin geçersizliği ileri sürülemez. Yokluk halleri hariç, avukatlık sözleşmesinin bir hükmünün geçersizliği, bu sözleşmenin tümünü geçersiz kılmaz” demekle sözleşmenin ücrete ilişkin kısmın dava sonucuna katılma yasağını ihlal etmesi durumunda taraflar arasındaki sözleşme tümüyle geçersiz olmayacaktır.[14]

Taraflar arasındaki sözleşmedeki ücrete ilişkin kısım Av. Kan m. 164 ‘e göre çözümlenecektir. Bunun tek istisnası taraflar eğer sözleşmenin bu kısmının geçersiz sayılacağını bilselerdi bu sözleşmeyi hiç yapmayacak idiyseler o zaman sözleşme tüm yönleriyle hükümsüz sayılacaktır.

Dava sonucuna katılma yasağına rağmen bu yasağa uyulmamış ve avukat dava sonucuna katılmış ve müvekkil tarafından taraflar arasındaki sözleşmenin bu kısmı ifa edilmiş ise bu durumda  kanun açıkça ifa edilmiş sözleşmenin geçersizliğinin ileri sürülemeyeceğini düzenlediğinden müvekkil avukata karşı verdiğini geri istemek için dava açamayacaktır ve ifa edilmiş sözleşme aynen geçerli bir sözleşme gibi taraflar arasında hüküm ve sonuç doğuracaktır.

  1. ÇEKİŞMELİ HAKLARI EDİNME YASAĞI

Bu durum Avukatlık Kanunu madde 47 ‘de aşağıdaki gibi düzenlenmiştir.

“ Avukat el koyduğu işlere ait çekişmeli hakları edinmekten veya bunların edinilmesine aracılıktan yasaklıdır. Bu yasak, işin sona ermesinden itibaren bir yıl sürer.

Birinci fıkra hükmü, avukatın ortaklarını ve yanında çalıştırdığı avukatları da kapsar.

(Değişik: 02/05/2001 - 4667/33 md.) Ancak, 164 üncü madde hükmü saklıdır. “

       Bu durumda dava edilmeyen ancak taraflar arasında bir çekişmeye konu olan hak veya alacakların  avukat tarafından edinmesi söz konudur.

       Dava sonucuna katılma yasağında avukat ile müvekkil arasında görülmekte olan işin neticesine katılmak yasak iken ; çekişmeli hakları edinme yasağında davanın başında karşı tarafa ait olan bir hak veya alacağın avukat tarafından edinilmesi söz konusudur.

       Bunun yasaklanmasının nedeni avukatın bağımsızlığını yitirmesine engel olmaktır. Şöyle ki, başta çekişmeli bir hakkın veya paranın davasına vekil olarak katılan avukat davanın konusu olan şeyin tarafı olmaktadır. Bu durumda meslek kurallarıyla bağdaşır bir durum değildir.

       Getirilen bu yasak surely bir yasaktır. Avukatın bakmakta olduğu işin sonuçlanmasından itibaren 1 yıl sonra bu yasak kalkar.

 

11.. GEÇERLİ BİR ÜCRET SÖZLEŞMESİ OLMAMASI DURMUNDA ÜCRETİN TESPİTİ VE UYGULANACAK HÜKÜMLER

A.Geçerli Bir Sözleşmenin Olmaması

5043 sayılı kanunla getirilen değişiklikle taraflara arasında yazılı bir ücret sözleşmesi olamaması, ücretin belirlenemiyor olması veya ücrete ilişkin kısmın geçersiz olması halinde avukatın alacağı ücret Av. Kan m. 164/4 ‘e göre çözümlenecektir.

“Avukatlık asgari ücret tarifesi altında vekalet ücreti kararlaştırılamaz. Ücretsiz dava alınması halinde, durum Baro Yönetim Kuruluna bildirilir. (Değişik: 13/1/2004-5043) Avukatlık ücretinin kararlaştırılmamış olduğu veya taraflar arasında yazılı ücret sözleşmesinin bulunmadığı yahut ücret sözleşmesinin belirgin olmadığı veya tartışmalı olduğu veya ücret sözleşmesinin ücrete ilişkin hükmünün geçersiz sayıldığı hallerde; değeri para ile ölçülebilen dava ve işlerde asgari ücret tarifelerinin altında olmamak koşuluyla ücret itirazlarını incelemeye yetkili merci tarafından davanın kazanılan bölümü için avukatın emeğine göre ilamın kesinleştiği tarihteki müddeabihin değerinin %10’u ile %20’si arasındaki bir miktar avukatlık ücreti olarak belirlenir. Değeri para ile ölçülemeyen dava ve işlerde ise avukatlık asgari ücret tarifesi uygulanır.” Demektedir.

 

  1. Uygulanacak Hüküm

5043 sayılı kanunla getirilen değişiklikle  eklenen geçici 21. Maddenin iptali ile avukatlık ücretinin nasıl özümleneceği karmaşık bir hale gelmiştir. Geçerli bir ücret sözleşmesinin olmadığı durumlarda Av. Kan m. 164 ‘ün uygulanacağını

 

 

yukarıda belirtmiştik. Buradaki sorun bu maddenin zaman bakımından uygulanmasına ilişkindir. Bu değişiklikle değişikliğin yürürlüğe girdiği tarihten itibaren kesin hükme başlanmamış bütün itilaflarda bu maddenin uygulanacağı karara bağlanmıştır.

            Kanun hükmü böyle olsada uygulama bu yönde olmamaıştır. Taraflar arasındaki ücret uyuşmazlıklarına bakmakla yetkili Yargıtay 13. Hukuk Dairesi geçici 21. Maddenin iptali için anayasa Mahkemesinde dava açmış ve dava neticesinde madde Anayasa Mahkemesi’nin 7/2/2008 tarihli ve E. 2005/128, K. 2008/54 sayılı Kararı ile yürürlükten kaldırılmıştır.

            Bundan sonra taraflar arasındaki uyuşmazlığın çözümünde  kanun geriye etkili olarak yürürlük bulmayacak, geçersiz olan ücret sözleşmesinin yapıldığı tarihte yürürlükte bulunan mevzuata göre uyuşmazlık çözülecektir.

 

[1] Yavuz Cevdet , Borçlar Hukuku Dersleri ( Özel hükümler)

[2] Aydın Murat , Avukatlık Ücreti 2007, Sungurtekin s. 113

[3] Aydın Murat Avukatlık Ücreti1. Baskı 1997

[4] Aydın Murat , Avukatlık Ücreti 2007

[5] Aydın Murat, Avukatık Ücreti 2007, Kızılot Şükrü “doktorun eşi ve avukatın annesi” Hürriyet 27.11.2005

[6] Aynı görüş içinBkz. Sungurtekin Meral s.121 vd., Yargıtay 3. HD’nin 31.3.1997 tarihli 1216/2674 sayılı kararı

[7] Yargıtay HGK ‘nun 3.3.1993 gün ve 13/26-95 sayılı kararı ,Yargıtay 13 HD ‘nin 17.4.1989 tarihli 2148/1668 sayılı kararı, Yargıtay 13. HD.’nin 18.1.1988 tarihli ve 5144-90 sayılı kararları

[8] Yargıtay 4. HD.’nin 6.12.1976 tarih, 1604-10590 sayılı kararı

[9] Aydın Murat ,avukatlık ücreti, Pekcanıtez Hakan , Davanın sonucuna s. 594., Erem Faruk Meslek Kuralları Şerhi Ankara 1997,

[10] Aday Nejat s. 138

[11] Aydın Murat Avukatlık Ücreti 2007

[12]Aydın Murat, Avukatlık Ücreti 2007

[13] Pekcanıtez Hakan , Dava sonucuna

[14] Yargıtay 13 HD. 3.10.2005 tarihli 7970-14434 sayılı ilamı